Dışarıdan ne kadar sağlam görünürsek görünelim aslında içimizde narin kelebeklerden bir farkımız yok. Ne var ki temeli Darwin’in yüz yıllar önce doğada güçlü olanların hayatta kalabileceği söylemi üzerine kurulan bir dünyada yaşıyoruz. Üstelik ‘güç’ kavramı da tamamen fiziki ve maddi olanla özdeşleştirilmiş. Eril gücün hakimiyetini kuvvetlendiren bu inanç, duygulardan, hislerden bahseden ne varsa değersizleştirmeyi olağanlaştırmış. Doğanın muhteşem varlığını sağlayan dişil ve eril enerjilerin dengesini yok saymış.
Oysa hepimiz çok iyi biliyoruz ki dengesini kaybetmiş her şey eninde sonunda kendini de kaybediyor. Her yıl giderek artan doğal afetlerin yanı sıra insanlık olarak içsel afetlerimizle de karşı karşıya kaldığımız bir dönemde yaşıyoruz. Hastalanıyoruz… Bizlere öğretildiği üzere sebebi de çareyi de dışarıda arıyoruz. Semptomları baskılıyoruz ancak kalıcı çözüme bir türlü ulaşamıyoruz. Temeli sağlam olmayan bir bina düşünün. Dış cephesini istediğimiz kadar en kaliteli boyalarla güzelleştirelim, yalıtalım, en sağlam çelik kalaslarla destekleyelim, kapısına ‘Maşallah’ yazıp nazar boncuğu asalım, nafile.
Neden mi? Çünkü her daim sağlıklı, dış etkenlere dayanıklı bir yaşamın sırrı derinlerimizde, hislerimizde. Hani ortama uyum sağlamak, sevilebilmek adına sürekli kontrol etmemiz ve bastırmamız öğretilen hislerimizde. Geçen haftaki yazımda Polyvagal teoriden, yaşam kaynağımız olan, bizlere sürekli duygu durumumuz, ihtiyaçlarımızla ilgili mesajlar vermeye çalışan sinir sistemimizden bahsetmiştim hatırlarsanız. İşte tüm duyusal algımızın işlenip duygularımıza dönüştüğü yer tam da orası. Anlayacağınız, o hep yok saymamız gerektiğini öğrendiğimiz duygularımız, hislerimiz aslında bizlerin en sağlıklı şekilde hayatta kalabilmemiz için ihtiyacımız olan mucizevi gücümüz.
Peki bu süper gücümüzü neden tam anlamıyla kullanamıyoruz? Amerika’da psikopat katillerin sağ kalan kurbanlarıyla yapılan bir araştırma, günlük hayatımızda mantığımızla ve hislerimizle nasıl bir ilişki kurduğumuza dair harika bir örnek oluşturuyor. Kurbanların tamamı şunu söylüyor; “Esasında daha ilk karşılaştığım anda onda bir terslik olduğunu hissettim ama o kadar çekiciydi ve etkileyici şeyler söylüyordu ki yanıldığımı düşündüm.” Görünen o ki imajın ve kelimelerin bilinçaltımıza işlenmiş kalıpyargılarımızda bizim için temsil ettikleri, yaydıkları enerji, yansıttıkları hislerden daha önemli. Üstelik fazla uğraşmayı sevmeyen zihnimiz için daha kestirme bir yol. Hatta her şeye bir neden ve bahane uydurmaya çalışan egomuz için de biçilmiş kaftan.
Hepsi eril dünyanın favorisi sol beynin marifetleri… Tüm benliğimizi taciz eden ilişkilere devam etmemizi sağlayan prangamız. Bir anlığına da olsa gücü eline alıp vazgeçmemizi, isyan etmemizi söyleyen yüreğimize, “Herkes bunu yaşıyor. Otur oturduğun yerde!” diyen mantığımız. En nihayetinde migrenlerimize, sindirim sorunlarımıza, kalbimizin sıkışmasına, nefesimizin daralmasına neden olan her bir “Hayır!”ımız yerine koyduğumuz gönülsüz “Evet…”lerimiz.
Yüz yılların deneyimine sahip ‘mantıklı yaşamak’ mottosunun bizleri getirdiği nokta malum. Sadece yeni yıl, yaş günü dileklerimizde kalan sağlıklı, mutlu hayatlara doğru gerçekten adım atmak istiyorsak yüreğimizle, sağ beynimizle barışmanın, hislerimizi hissederek varolduğumuzu anlamanın vakti gelmiş demektir. İnsanlığın devrimlerle dünya tarihini değiştirdiği Kova çağına girdiğimiz bu günler dilerim dişil enerjiye hak ettiği yeri vererek dengemizi, varoluş amaçlarımızı keşfedeceğimiz kişisel devrimlerimiz için harika bir vesile olur.
Kaynaklar
- Joe Dispenza, The Formula Eğitimi, Younity
- Maté, G., (2021), Vücudunuz Hayır Diyorsa Duygusal Stresin Bedelleri, (çeviri: Orhun, D.), İletişim Yayınları, İstanbul.
- Porges, S.W., (2021), Polyvagal Teori, (çeviri: Akgün, O.T., Bostancı Demirci, H., Özgen Böler, E.), Psikonet Yayıncılık ve Eğitim A.Ş, İstanbul.
- Trauma Super Conference 2022, 2023, 2024, Conscious Life
#joedispenza #gabormate #stephenporges #polyvagalteori #düşüncegücü #hissetmek #içindekişifacıyıuyandır #bütünselşifa #farkındalık #kovaçağı
Comentários